Dr. Nadir Çomak
Genç öğretmen, idealleri ve öğretme aşkıyla başladığı öğretmenlik yolculuğunda, işini kaybetmişti. İstanbul’da bir inşaat firmasında iş bulduğu için ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşme kararı almışlardı. 12 Kasım 1999 Düzce depreminin olduğu gece İstanbul’a gelmek için yola çıktılar.
İnşaat firmasında bir yıl çalıştıktan sonra, ders verdiği öğrencilerini özlediği ve öğretme aşkı depreştiği için bir radyoda, eğitim programı hazırlayıp sunmaya başladı. Bu, onu bir nebze rahatlatsa da inşaat işinde daha fazla çalışamayacağını anlamıştı. Bunun üzerine özel bir öğretim kurumunda öğretmen olarak iş bulup inşaat işinden ayrıldı.
Sabah erkenden Kadıköy sahiline gelip yeni doğan güneş ışıklarının Sarayburnu sahilini ve İstanbul’un sahil şeridini bir sinema perdesi gibi aydınlattığını hayranlıkla izledi. 2001 ekonomik krizinin yaşandığı zorlu yıllardı ve iki dershanede aynı anda çalışmaya başlamıştı. Özel öğretim kurumlarında çalışmanın ateşten gömlek giymek gibi olduğunu yeni anlayacaktı.
Elinden gelen bütün özveriyi göstererek maksimum performansla çalışmaya gayret ediyordu. Ekonomik krizin etkisi derinden derine hissediliyordu ve maaşını zamanında alamamaya başlamıştı. Özel öğretim kurumlarında, mart ayından sonra gelecek yılın sözleşmelerinin yapılma zamanı geldiği için bütün öğretmen arkadaşlarını bir telaş almıştı. Çalıştıkları kurum kendileriyle sözleşme imzalamazsa halleri nice olacaktı? Öğretmenler odasında maaşını alamayan öğretmenler, dershaneyi bırakıp gitmeyi konuşuyordu. Savaşçı genç öğretmen “Ben para alamasam da öğrencilerimi bırakmam” diyerek görevine devam etme kararı almıştı. Bu karardan sonra O ve Ondan etkilenen diğer öğretmenler de kurumda sene sonuna kadar çalışmaya devam etmişti.
Bu arada tam 84 özel öğretim kurumuna, özgeçmişini göndererek iş başvurusunda bulundu. Mart ve haziran ayları arasında bu kurumların pek çoğu ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler sonucunda dört özel öğretim kurumu tarafından sözleşme imzalamak için davet edildi ve bu kurumlardan birisiyle anlaştı. Bu süreçte ümidini, çalışma azmini kaybetmedi, yılmadı, bıkmadı ve yaşama enerjisini hiç kaybetmedi. Toplu taşıma araçlarında kendisini motive eden ve ayağa kaldırıp koşturan kitaplar okudu. Doğan Hoca’nın 2001 yılında yayımlanan “Savaşçı” kitabı gibi motivasyon içeren, kişisel gelişim kitapları okuyarak moral depoladı ve güçlüklerle savaştı. Kendisine, anlamlı ve coşkulu bir yaşam için çalışan, Savaşçı ismini takmıştı.
Savaşçı, yeni anlaştığı öğretim kurumunda göreve başladığı ilk günlerde kendisini şaşırtan birkaç olay yaşadı. Bunlardan birisi yeni göreve başladığı okulun lavabo musluklarından soğuk suyun yanında sıcak suyun akmasıydı, ikincisi de lavabolarda kâğıt peçete bulunmasıydı. Çünkü ayrıldığı öğretim kurumunda bir yıldan beri bu iki ayrıcalığı hiç yaşamamıştı!
Öğretim kurumuna verdiği özgeçmişte, kendini tanımlarken kullandığı “Ortama pozitif katkı sağlayan proaktif bir kişilik” ifadesinin, bu kuruma alınmasında etkili olduğunu, göreve başladığında kurum yöneticisinden öğrendi. Yeni kurumda özveri ile çalıştı, projeler üretti, olumlu bir iletişim geliştirdi ve kurumuna değer katmak için canla başla çalıştı. Yılsonu geldiğinde yeni sözleşme dönemi başlamış ve bütün öğretmenleri yine tatlı (!) bir telaş almıştı. Ya kurumumla anlaşamazsam! Ne yaparım?
Bu kurumda huzurlu ve mutlu bir şekilde çalışan Savaşçı Öğretmen bir özel öğretim kurumunun kurucusu konumundaki öğretmen arkadaşının sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle işsiz kalmasından çok etkilenmişti. Özel öğretim kurumlarında, üst düzey bir gayretle çalışılıyor olmasına rağmen iş garantisinin olmaması konusunu, ciddi ciddi düşünmeye başladı. Bu düşünce MEB bünyesindeki devlet okullarına kadrolu olarak geçmeye karar vermesinde etkili oldu. Çünkü özel öğretim kurumlarında çalışmak gerçekten ateşten gömlek giymek kadar zordu.
Savaşçı Genç Öğretmen yıllar sonra geçmişe baktığında çok önemli kazanımlar elde ettiğini fark etti. Bu kazanımlardan en önemlilerini şöyle sıralıyordu:
- İnsan nerede çalışırsa çalışsın, proaktif bir disiplinle ve özveriyle çalışmalıydı.
- Bir öğretmenin, güçlüklerin hakkından gelmesi için bilgiyle beslenmesi gerekliydi.
- Hayat yolundaki zorlukları aşmak için ümidini ve yaşama enerjisini kaybetmemesi çok önemliydi.
- Etkili iletişim ve iyi bir sosyal çevre, öğretmenin iş bulması için son derece önemliydi.
- İnsanın hayatında kurduğu ilişkiler, hayatının sonuna kadar devam ettiği için kalıcı dostluklara önem vermenin değeri iyi anlaşılmalıydı.
- İster özel öğretim kurumlarında, isterse devlet kurumlarında başarılı bir öğretmen olarak çalışabilmek için insanın kendisini sürekli olarak geliştirmesi ve yenilemesi gerekliydi.
- Bir öğretmene enerji veren en önemli sevgi kaynağı, öğrencileriyle kurduğu sevgi temelli gönül bağıydı.
Savaşçı Genç Öğretmenin yaşadıklarından hareketle, bugün kapanmak durumunda kalan özel öğretim kurumlarından ayrılmak zorunda kalan veya atama bekleyen genç öğretmenlere şu önerilerde bulunabiliriz:
- Kendinizi geliştirmeyi ihmal etmeyin.
- İletişim kanallarınızı canlı tutun.
- Yeni bilgiler öğrenmekten vazgeçmeyin.
- Yaşam enerjinizi kaybetmeyin.
- Ümitsizlik ve karamsarlığa kapılmayın.
- Farklı iş alanlarında çalışmaktan korkmayın.
- Proje üretmekten ve yeni girişimler yapmaktan çekinmeyin.
- Sosyal medya araçlarını etkili kullanın ve kendinizi iyi tanıtın.
- Pandemi sürecinde geniş zaman fırsatını kullanarak yeni yeterlikler edinin.
- Proaktif ve çözüm üreten bir bakış açısına sahip olun.
- Dayanıklı, esnek ve girişimci olun.
- Sevgiyle kalın.
Dr. Nadir Çomak