Dr. Nadir Çomak
İlk olarak geçen yıl takip ettiğim YGA zirvesini bu yıl da merakla bekledim ve ilgiyle izledim. Bu yıl zirvede önemli bir yenilik dikkatimi çekti. Bu yenilik, zirve takipçileri ve YGA gönüllülerinin zirveden önce Discord platformu üzerinden interaktif olarak etkileşime katılması oldu.
YGA (Young Guru Academy), 21 yıl önce Sinan Yaman tarafından kurulmuş bir organizasyon. Bugüne kadar istikrarlı bir şekilde büyüyerek 500 bin genç takipçiye ulaşma başarısını gösterdi. Bu başarı öyle küçümsenecek bir başarı değil. Türkiye’de gençleri bir araya getirip heyecan ve coşku verecek, atılımcı ve girişimci bireyler haline gelmelerine katkı sağlamak hiç de kolay bir iş değil.
YGA (2021) Zirvesinin açılış konuşmasını yapan kurucu onursal Başkan Sinan Yaman konuşmasına Guspet, isimli bir bilim insanının şu sözüne atıf yaparak başladı, “dünyanın derdi iklim krizi ya da çevre kirliliği değil, umursamazlık ve bencillik.” Konunun etik yönüne dikkati çeken bu söz benim zihnimde de şimşekler çakmasına sebep oldu. Peter Senge’nin 5 Disiplin kitabında vurguladığı gibi çarkları döndüren asıl kuvvetin ne olduğunu akla getiren bu tespit bence zirvenin anlam ve önemine yakışan bir tespit oldu. Yaman bilim ve teknolojiyi bir kaldıraca benzeterek bu kaldıracı kullanmanın öneminden bahsetti. Fakat aynı zamanda da gençlere şu önemli tavsiyede bulundu. “Çapanızı insanlar gibi geçici şeylere değil değerlere atın” dedikten sonra, Yunus Emre’nin “derdim vardır inilerim” şiirine bir link attı. YGA’lı gençlerin kısa zamanda bestelediği bu dörtlüğü dinletti. Yani önemli olan şeyin dert sahibi insan olmak olduğunu belirterek umursayan, dert edinen ve bencillik yapmayan bir gençlik özlemine atıf yaptı. Türkiye’nin 13 Görme Engelli okulda her hafta 2 saat seans yaptıklarından ve görme engelli öğrencilerle ürettikleri projeleri anlattı. YGA’yı tanımlarken, “%10 katılımcısı görme engelli olan bir kuruluş,” ifadesini kullanması oldukça etkileyiciydi. Çünkü engelleriler konusunda farkındalık geliştirmiş bir sivil toplum anlayışının yansımasını anlatıyordu. Öz geleceğine bakılarak seçilen üyelerin, bencillikte bensizliğe ulaşması yolculuğundan bahsetti. Görme engelliler için tasarlanan We Walk 50’den fazla ülkeye giden bir teknoloji, dedikten sonra, “çapayı nereye attığımız çok önemli” diyerek, bulanık suların olduğu zamanlarda tutunacak değerlerin önemini vurguladı. Türkiye’de MEB ile anlaşma yaparak binlerce okula gönderdikleri Bilim Setlerinden bahsetti. YGA’nın ortak değerinin Yunus, olduğunu belirterek, bu zirvenin 2721 yılında da yapılacağını çünkü kökleri 700 yıl geriye giden bir geleneğin temsilcisi bir hareket olduğunu belirtti.
Bu arada Aziz Sancar’ın vidosu vizyona girdi ve Sancar dedi ki “bizim çocuklara güven vermemiz lazım. Ülkemize hizmet etmek için illa Robert Kolejinden mezun olmaya gerek yok, Savur Lisesinden, mezun olup insanlığa ve ülkemize hizmet etmek mümkün. Bunun için gençlere güven vermeliyiz.” Yaman, güven vermek için gençler çapayı Yunus Emre gibi değerlere atmış ise başarılı olabilir, birlikte insanlığa faydalı bir ilke imza atmak için, “egosu küçük kalbi büyük insanlar yetiştirilmesi lazım,” dedi. Yunus’un bestelenen şu şiirini katılımcılara dinleterek ve aklı ve kalbi büyüten hayalleri güçlendiren bir organizasyon vurgusu yaptı.
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır, inilerim
Zirvede bir söyleşi ve bir güzel de müzik dinletisi sunan Fazıl Say gençlere önemli tavsiyelerde bulundu, “işinizi sevin, işinize âşık olun, her konserde ilk defa sahneye çıkar gibi heyecan duyuyorum, ben bir yeteneğin kiracısıyım, aileler yetenekleri keşfedip destek olmalı, usta ve çıraklar gelişimde çok önemli, hocalarım bana ailemden daha çok destek oldu,” dedi. Buradan çıkarılacak ders, ailelerin çocuklarını keşfetmek için daha fazla çabalaması gerektiğinin anlaşılmasıdır.
Say, “1000 saat kötü çalışacağıma 1 saat iyi çalışırım daha iyi, iyi donanım neyin doğru ve yanlış olduğunu bilmek için önemlidir. Hayaller Yolun yarısıdır, hayallerinizin peşinden gidin” tavsiyesinde bulundu. Dünya’yı dolaştığı halde Anadolu’dan kopmadığını ifade ederek, Anadolu kültürüne bağlılığa vurgu yaptı. “Ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Almanya’ya 17 yaşında gittim, daha sonra New York’a yerleştim. Kızım New York da dünyaya geldi. Oralarda küçük kasaba ve şehirlerde de konserler verildiğini gördüm ve “neden sanatımı borçlu olduğum Anadolu da yapmıyorum.” Diye düşünerek Anadolu’nun farklı illerinde konserler verdiğinden bahsetti. “Biz sanatçılar olarak Türk kültüründen besleniyoruz, ülkemize borcumuz var. Aşık Veysel, Nazım, Yunus Emre benim besteciliğimi besliyor” sözleriyle hem bir vefa hem de bir kadirşinaslık örneği sergileyerek gençlere vatanımıza hizmet etmek için ilham verdi. “Avrupa sanatta 2. Bir Rönesans’a ihtiyaç duyuyor. Türkler kendi DNA’larından yola çıkarsa yolumuz çok açık. Turnelere gitmek için İstanbul’da yaşamakla Avrupa da yaşamak arasında fark yok. Kendi kültüründen beslenmek içsel bir zenginlik, bütün maddi karlardan daha önemli olan bu. Sanatsız yaşayamam ve bunun için kültürümden beslenmem çok önemli” dedi. Yunus’a bağlılığını çarpıcı bir örnekle anlatan Say, “beni Yunus’a en çok bağlayan, Cemal Süreyya Yunus, Türkçenin süt dişleriyle ilk şiirlerini yazdı. Bir dilde yazılan ilk ve kalıcı şiirler, 700 yıl kalıcı olan şiirlerdi. Bunlar dervişler. Abdallar, adanmışlar, bütün şiirlerinde kendini feda edercesine sevgi ve Tanrı aşkı var. Doğu ve batı sevgi, saygı ve mütevazilik önemli bir yol gösterici” diyerek, değerlerin önemine çapa attı. Bu tavrıyla gençlere önemli bir ilham kaynağı oldu. “Bencillikle sanat olmaz, 100 bestem var fakat aslında hiçbir şey yapmadım ve her gün 101. Bestemi yapmak için yeniden başlıyorum. Her gün daha iyisi için çalışıyorum” diyerek çalışmanın önemine işaret etti.
“Google Maps” kurucusu Lars Rasmussen, YGA’lı gençlerle ilham veren girişimcilik hikayesini paylaştı. Girişimci olmak için iyi bir akademik arka planın önemine dikkat çekti. Bununla birlikte heyecan ve motivasyonun bir girişim kurmak için gerekli olduğunu ifade etti. Sıfırı tüketim çok güç durumda kaldıktan sonra harita projeleri yapan şirketilerini Google’a satarak Google Maps’i kurma hikayelerini anlattı. Gençlere azim, sebat, vazgeçmemenin sorunları çözmek ve girişimci olmak için çok önemli olduğu vurgusunu yaparken, “hazır değilseniz girişimcilik için acele etmeyin, birisinin takımına ortak olarak girerek tecrübe kazanabilirsiniz” dedi.
Kaan Terzioğlu (Group Chief Executive Officer of VEON Group), gençlere yararlı olacak tavsiyerde bulundu. Bu tavsiyerden en unutulmayacak olanları, “engel, sıkıntı lügattan silinmeli, risk almaktan çekinmeden çalışmalı,” sözleriydi. Hayata olumlu bakmanın ve en zor şartlarda yapılacak en zor işin insanın kendisini motive etmesi olduğuna vurgu yapan Terzioğlu hayata pozitip bakmanın ve olumlu düşünme stratejilerinin rolüne dikkat çekti. Pandemi döneminin olumsuzluklarına değil olumlu yönüne bakarak, “pandemi 10 yılda yapılamayanı 2 yılda hayata geçirdi. Teknoloji hayatın merkezine oturdu. Bunun faydalarını gelecek 10 yılda daha fazla göreceğiz ve bu olumsuz deneyim faydalı hale gelecek,” diyerek gençlere cesaret verdi.
Terzioğlu, “Engel, sıkıntı, ucuz, bedava kelimelerini lugatimizden çıkarmamız gerekir. Her şeye fırsat olarak bakmak gerek. Erken kalkın ilk bilgiye ulaşan siz olursunuz,” sözleriyle olumlu düşünmenin ve çok çalışmanın önemine vurgu yaptı. Aynı zamanda iklim krizi hakkında da önemli tavsiyelerde bulunan Terzioğlu, “iklim koruma çalışmaları ve kirletmemek çok önemli, fiziksel dünya kadar dijital dünyanın da bir iklim krizi olduğunu düşünüp orayı da temiz tutmalıyız. Dijital dünyayı da korumak için çalışmalıyız,” sözleriyle yine olaylara farklı bir açıdan bakara 360 derece düşünme tekniklerine bir örnek sundu.
Derya Matraş (Vice President Middle East, Africa and Turkey for Facebook), “gençlere en büyük tavsiyem, öğrenmeyi öğrenmeleri diyerek, 10 sene sonra ne tarz teknolojiler kullanacağını bilmediğimiz için yeni teknolojileri öğrenellim ve kendimizi geliştirmeyi sürdürelim,” diyerek öğrenmenin ve gelişmenin önemine dikkat çekti.
Zirvenin birinci gününü en dikkat çekici konu ve konuklarından birisi Mehmet Toner (Harward Medical Scholl) ve Gökhan Hotamışlıgil (Harvard&Sabri Ülker Bilimsel Araştırma Laboratuvarı), arasındaki söyleşi oldu.
Toner YGA’nın 21 yıllık geçmişine atıfta bulunarak, “gençler bugün atılımcı ve girişimci olmak istiyor fakat 20 yıl önce mühendis olmak istiyorlardı,” diyerek bu değişimin çok önemli olduğuna işaret etti ve olmayanı yaratmanın, ilki yaratmanın, gençlere önemli ufuklar açacağına dikkat çekti. Toner gençlere bir soru sordu, “karanlıkta yolunu bulmasını bilen insanlar hangi vasıflara sahip olmalıdır?” Bu vasıflardan en önemlisinin “Sezgi, (intuition),” olduğuna dikkat çekerek, düşünmeden düşünmenin gücüne sezgi denir,” diyerek, ABD’de büyük şirketlerin % 70 den fazlası ilklere imza atan şirketler tarafından kurulmuştur, Moderna, Apple, Tesla, zamanında küçük şirketlerdi, dedikten sonra, Dünyayı değiştirecek döneme gençler sayesinde geçeceğiz, “görevimiz geleceği tahmin etmek değil geleceği yaratmaktır,” sözleriyle gençlere gerçekten büyük bir ufuk çizdi. Toner, “Kroto 1967 yılında jeodezik kubbenin yapısından karbon 60 yapısına çağrışım yaparak sezgisi sayesinde 1976 nobel ödülünü aldı, Ronaldo’yu onu bir gün alıp sahaya götürüyorlar. Zifiri karanlık bir akşamda, köşe atışı yapıyorlar her seferinde topu gol yapıyor. Düşünmeden ve yalnızca sezgisi ile hissederek. Sezgi zekanın en yüksek kademesidir, sonradan kazanılır, çok çalışarak kazanılır. Sürekli olarak hata yapmalısınız. Hata yapmak kadar güzel bir şey yok, hiç hata yapmayan insan hiç bir şey yapmayan insandır. Dünya eğitim sitemi hatayı cezalandıran bir eğitim sistemi. Hatayla arkadaş olun. Hatayla birlikte yaşamayı öğrenin. Hatayla barışık olun. 6 YGA’lı genç bilim seti hazırladı, ne işe yarar, gelişimci, girişimci, gelişimci, atılımcı insanlar yetiştireceğiz. Görmeyenlerin gözü projesini yapan gençler Denizli de. Zonguldak’tan Burçin ve Mehmet, güneş enerjisiyle dönen ev yapıyorlar. Bu gelişmeleri bilim setlerinin yardımıyla yapıyorlar. İdil ve Tulay Adana’dan “hayata yol ver” diye bir proje yapıyorlar, hastaneye gidemeyen ambulanslar için, risk alıyor, atılım yapıyor, sezgilerini kullanıyorlar ve ayakları yerden yükselmeye başlıyor. Bugün % 90 YGA’lı genç atılımcı olmak istiyor. İki kanatlı gençler kalp ve beynini kullanan gençler olmak istiyorlar.” Dedikten sonra, “ilklere imza atacaksınız, bunu yaparken iki kanatlı olmanızı iyi ve doğru düşünerek yapmanızı istiyoruz. Düşüp kalkın ve bunu başarmayı öğrenin,” tavsiyesinde bulundu. “senenin her yıl beklediğim en güzel günü bu konuşmayı yapacağım gündür” dedikten sonra gençlere, “sizi seven insanlar sizin risk almanzı istemeyen koruyucu insanlardır, fakat siz risk almaktan korkmayın” dedi.
Gökhan Hotamışlıgil, Refik Anadol ile birlikte büyük bir ortaklık kurduğunu anlattı. Hücrenin merkezine moleküler yolculuk projesini. Sağlıklı karaciğer hücresi ile obez ve sağlıksız karaciğer hücresinden küçük bir kesitinin (topluiğne başının 10 binde 1’i) fotoğrafını çekerek 3 boyutlu olarak canlandırmasını yaparak Venedik Bienaline davet edilen ilk bilim ve sanat projesine imza attılar.
M. Hotamışlıgil, “bugünlerde gerçeğin durumu nasıl,” sorusuna (M. Toner), şu cevabı verdi: “Dünya daki en heyecanlı şey gerçek, herkesten önce görmek. Gerçekle tanıştıktan sonra gerçek olmayanla uğraşmak imkansız hale geliyor. Gerçekle savaş yapılmaz. Gerçeğin kıymetini anlayıp onu el üstünde tutmak gerekiyor. Gerçek dışılıkla mücadele etmek gerekiyor. Bu savaşın zaferi yok, kazananı yok, hep devam edecek. İnsan gençliğinde hızlı gitmek istiyor. Hızlı gitmek için yavaş gitmek gerekiyor.” Toner, “kalbini ve beynini ayırma, hayatın gayesi ödül almak değil, insanlığığa yararlı olmaktır” diyerek yüksek bir ideali farklı bir şekilde ifade etti.
Hotamışlıgil, hücre boyutunda form ve fonksiyon ilişkisini ortaya koydu Refik Anadol ile birlikte bu formları sanata çevirdiğini anlattı.
Hotamışlıgil, “daha yapılacak çok iş var. İnsanları heyecanlandırmasasnız onlara iş yaptıramazsınız. Heyecanınızı ortak heyecan alanlarınızı bulmalısınız. Ortak heyecan alanlarını bulmak, o temeli kurmak, farklı ilgi alnalarını nasıl birleştirmek gerekir sorusunun cevabı,” diyerek “nasıl beraber yaşayacağız sorusunun cevabını bulduk, ilke imza atmak, biyoloji, mimari işbirliği muhteşem bir yenilik, diyerek hayallere sınır koymamak gerektiğini yaşayarak nasıl gösterdiğini” anlattı.
Hotamışlıgil, “sanat bana alçak gönüllü olmayı hatırlatıyor. Halbuki bakıp düşündüğün zaman hayat anlam kazanıyor. Biraz artistic perspektif başka bir şey görmeye araç oluyor. Farklı şeyleri birleştirerek farklı şeyler görebilmek gerekir. Beyin de bir adale, vücutla beraber beynin bütün adelelerini çalıştırmak. Beynin farklı adelelerini çalıştırın (M. Toner). Prusya Prensi; Otomobil icadına karşı çıkmıştı. Araba gelip geçici bir hevesdir. At ise gelecektir diyordu. Ona inansaydık otomobil yapılamazdı (M. Toner). İster biyolojide ister müzikte çeşitlilik kadar zenginleştirici bir şey yok. Homojenleştirmek bir şeyin sonunu getirmektir. Bilimin kendi içinde de çeşitliliği getirmek gerekiyor. Kültürel çeşitlilik, insan çeşitliliği son derece önemli, çeşitlilik zenginliktir,” sözleriyle YGA’lı gençlere altın ve elmas kıymetinde tavsiyelerde bulundular. Gerçekten çok ilham vericiydi.
Prof. Dr. Ger Graus Obe, “Çocuğa geçmişin bir parçası olarak davranmamalıyız. Kaç öğretmen çocukların ilk okul öğretmenine katkısı için karneden sonra teşekkür ediyor? Okul dışı deneyimleri çocuklara anlatmalıyız. Mesela, diyerek hayatın içinden vereceği örneklerle öğretmen hayata pencere açmalı. Hibrid öğrenmeleri eğitime dahil etmeliyiz. Öğretmenin öğrenmedeki yeni rolü üzerine çalışmalıyız. Öğretmenler proje geliştirme yöneticisi olmalı. Teknoloji, 60 yıl önce dolmakalemin oynadığı aynı rolü oynuyor. Öğrenciyi teknoloji ile dünyanın her yerine götürmek mümkün. Öğrencilere neden okula gidiyorsunuz diye sorduğumuzda, gitmek zorundayım diye cevap veriyorlar. Bu cevabı değiştirmeliyiz. Neyi neden yaptığını bilen öğrenciler yetiştirmeliyiz. Okulu, okulun dışındaki öğrenmeyle bağdaştırmalıyız.”
YGA zirvesinden akıllarda kalan elmas sözler:
- “Ne mutlu gönlünün muradını bulanlara!” Doğan Cüceloğlu
- “Benim olsun dünyasından, hepimizin olsun dünyasına geçiş yapıyoruz.” Serdar Turan
- “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi” Yunus Emre
- “Dertlenmediğimiz sürece etkiyi oluşturacak ateşi yakamayız. Dünyayı değiştirecek enerjiyi bulamayız.” Serdar Turan
- “Fikrinize değil , probleme aşık olmalısınız” Erhan Erkut
- “Sporda bilim kullanmazsak sporcularımızın performanslarını değerlendiremiyor oluruz, başarının temel anahtarlarından biri bilimi kullanmak.” Göktuğ Ergin
- “Egosu küçük kalbi büyük gençler olabilmek” Sinan Yaman
- “Eğer önemli kararlar verirken aklınızın yanında kalbinizi de kullanırsanız doğru yolu bulursunuz.” Mehmet Toner
- “Sizi gerçekten ayıran ne var ise atın gitsin,nasıl olsa kaybolup gidecek.” Yunus Emre
- “Dünyadaki en heyecanlı şey gerçek. Bilim insanlarının ve sanatçıların yapmaya çalıştığı şey ise o gerçeği en çıplak haliyle görmek,göstermek.” Gökhan Hotamışlıgil
- “Bir bilim insanı ile bir sanatçı arasında birçok ortak nokta var. Her ikisi de yaratıcılığın bağımlısı.“ Gökhan Hotamışlıgil
- “Öğrenciyken yolumu aydınlatacak bir öğretmen olmaması sebebiyle, öğretmen olunca önüme çıkan her öğrencinin yolunu aydınlatmaya özen gösteriyorum.” Baran Tigan
- “Dünyanın işleyişini anlamak her zaman merak uyandırıcıydı ve bir etki yaratmak istiyordum. Bilim, hayalimi gerçekleştirmeme olanak sağladı.” Sangeeta Bhatia
Lise’den üniversiteye kadar 500.000 genç üyesi olan YGA sivil toplum organizasyonunun başarı sırrını başta eğitimciler ve akademisyenler olmak üzere ebeveynler de araştırmalıdır. Böyle bir sivil toplum hareketine gençler acaba neden ilgi gösteriyor? Çünkü gençler keşfedilmek istiyor, yargılanmak ve ötekileştirilmek istemiyor. Gençler bilimin ışığında gerçeği bulmak istiyor. Umutla geleceğe bakmak, girişimci olmak, atılımcı olmak, merak duygularını keşfetmek ve hayallerini gerçekleştirmek istiyorlar. Bunu yaparken de önlerinde dünya çapında işler başarmış rol modelleri görerek geleceğe dair ümit ve cesaret topluyorlar.
YGA zirvesini organize eden gençleri, kurucusu Sinan Yaman’ı ve değerli katılımcıları tebrik ediyorum.
Özellikle de heyecanlı, ümitli ve enerji dolu gençleri kutluyorum.
YGA zirvesi ülkemizin ve insanlığın geleceği için bana büyük bir cesaret verdi.
Gençler örnek alabileceği rol modeller arıyor…