Müfredat ya da eğitim ve öğretim programları verilecek eğitimin çerçevesini belirler. Eğitim ve öğretim bilginin nasıl verileceğini ve nasıl davranışa dönüştürüleceğini ve nasıl ölçüleceğini tanımlayan araçlardır. Bu amaçla dünyada geliştirilen farklı eğitim ve öğretim programları mevcuttur. Bunlar okul öncesi eğitim kuramları ve yaklaşımları olarak adlandırılır. Her bir kuram ve yaklaşımın kendine ait bir sistemi vardır. Genel olarak bu yaklaşımların ortak özelliği çocuk merkezli olması, oyunu eğitim aracı olarak merkeze alması, yaparak ve yaşayarak eğitimi esas alması, etkinlik merkezli olması ve çocukların akran eğitimiyle birlikte kapalı alan ve açık alan etkinlikleriyle ilk okula ve gelecek yaşantılarına hazırlanması olarak ifade edilebilir.
Okul öncesi eğitimi erken çocukluk dönemini kapsayan bir eğitim yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre çocukların erken çocukluk dönemi olarak kabul edilen dönemde eğitim almalarının gerekli olduğuna inanılır. Dünyada erken çocukluk eğitimine yönelik olarak kurgulanmış farklı eğitim kuramları vardır. Bu kuram ve yaklaşımlara göre de dünyanın farklı ülkelerinde farklı okul öncesi eğitim modelleri uygulanmaktadır. Dünyada en yaygın olarak kullanılan okul öncesi eğitim modelleri genel olarak 19. Yy. dan sonra ve bazı modeller de ikinci dünya savaşından sonra kurgulanmıştır. Bu modellerin geliştirilmesinde endüstri devrimi sonucunda kadınların erkeklerle birlikte iş yaşamında girmeye başlamasının önemli etkisi vardır. Erkeklerin gece geç saatlere kadar fabrikalarda çalışması sonucunda babasız büyüyen çocuklar kavramı ortaya çıkmıştır. Çocuklar evden erken çıkan ve eve gece yarısında dönen babalarını göremeden büyümeye başlamıştır. Hatta çocuk işçilerin büyüklerin yapamayacağı küçük işleri yapabildikleri için uzun saatler zor işlerde çalıştırılması önem bir sorun olarak tarihteki yerini almıştır. Bu dönem hakkında Postman’ın “çocukluğun yok oluşu” nitelemesi oldukça yankı bulmuştur.
Böylece giderek artan iş gücü ihtiyacı sonucunda kadının da iş yaşamına girmesi sonucunda bazı fabrikalar kendi işçileri için okul öncesi eğitim kurumları açmak zorunda kalmıştır. Bu kurumlarda uygulanan kuram ve uygulamalar sonucunda farklı eğitim modellerinin geliştirildiği bilinir. Bunlardan en çok bilineni Waldorf sigara fabrikası çalışanları için kurulan okul öncesi kurumunda gelişen waldorf eğitim yaklaşımıdır. İkinci dünya savaşından sonra Avrupa’da büyük bir erkek nüfus kaybı yaşanmıştır. Kadınlar iş yaşamına daha fazla girmek zorunda kalmıştır. Ayrıca yine ikinci dünya savaşından sonra “baby boom” olarak adlandırılan doğum oranlarının büyük bir artış göstermiş olması yeni okul öncesi eğitim modellerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Dünya’da en çok bilinen okul öncesi eğitim modelleri şunlardır; Montessori Metodu, Waldorf Yaklaşımı, Head Start Programı, High/scope Programı, Portage Programı, Proje Yaklaşımı, Reggio Emilia Yaklaşımı, Orman Okulu Yaklaşımı, Piramit Yaklaşımı, Önyargı Karşıtı Program. Bu yaklaşım ve modellerin her birinin kendine has bir eğitim yaklaşımı ve sistemi bulunmaktadır.
2013 yılında kabul edilen MEB okul öncesi programının temel özelliği ise dünya genelinde uygulanan bu farklı okul öncesi eğitim modellerini dikkate alan bir yapı sergilemesidir. Bu özellik MEB okul öncesi programının eklektik özeliği olarak ifade edilmektedir. Yani bu yönden baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı okul öncesi eğitim programı dünyadaki diğer okul öncesi eğitim programlarına ihtiyaç bırakmayacak ölçüde evrensel özellikler sergilemektedir. Bu programın kuramsal alt yapısının güçlü olduğu iddiası bizzat program taslağında “eklektik olma özelliği” olarak ifade edilmektedir. Programın bu özelliğine rağmen Türkiye’de yukarıda isimlerini saydığımız farklı kuram ve yaklaşımları uygulayan özel okul öncesi eğitim kurumlarının yaygın olarak bulunması dikkati çekmektedir. O halde MEB okul öncesi programı dünyadaki bütün eğitim yaklaşımlarını dikkate alıyorsa ülkemizde neden hala her bir yaklaşımın okullarının kurulmakta olduğu sorusu akla gelmektedir.
Bu sorunun cevabı dikkatle araştırılmalıdır. Bu araştırma yapılırken cevabı bulmak için gıda sektöründen bir örnek vererek konunun daha iyi anlaşılmasına ışık tutabiliriz. Yiyecek ve gıda sektöründe hizmet veren lokantalar farklı yemekleri ve lezzetleri tüketiciye sunmaktadır. Esnaf lokantalarında her türlü yemek bulunmaktadır. Tatlılar arasında ise çok besleyici olan aşure tatlısı raflardaki yerini almaktadır. Bu çeşitliliğe rağmen insanlar yalnızca burger yemek için ya da yalnızca kebap veya pide yemek ya da pizza yemek için ihtisas lokantalarını tercih edebilmektedir. Eğitim kurumları da bu örneğe benzetilebilir. İnsanlar çocuklarının daha iyi eğitim alması için başarısı kanıtlanmış eğitim modellerinin uygulandığı okulları tercih ediyor olabilir. Çünkü ihtisas okullarının uzun yıllar boyunca kendine ait bir sistemi ve kendine has eğitim materyalleri ve uygulama modeli gelişmiştir.
Gelecek yazılarımda dünyadaki farklı okul öncesi eğitim modellerini ve yaklaşımlarını incelemeye devam edeceğim. Ayrıca MEB okul öncesi eğitim programının özellikleri üzerine de yazılar yazmaya çalışacağım.
Nadir Çomak